Aynının çölünde kaybolmak
1959’da Seul’de dünyaya gelen Byung-Chul Han, 1980’de Almanya’ya yerleştikten sonra Freiburg ve Münih’te felsefe, Alman edebiyatı ve Katolik teolojisi okudu. Yazar sonraki dönemlerde etik, fenomenoloji, kültür kuramı, estetik, din, medya kuramı, popüler kültür, kültürlerarası felsefe, iktidar, neoliberalizm, kapitalizm gibi konulara yönelerek bunlar üzerine teoriler geliştirdi. 2012 yılından bu yana Berlin Sanat Üniversitesi’nde felsefe ve kültürel çalışmalar alanında dersler veren Byung-Chul Han’ın neoliberalizme yönelik eleştirilerinin yer aldığı yayınları birçok dile çevrildi. Özellikle son yıllarda yazdığı kitaplarla ve röportajlarıyla dikkatleri üzerinde toplayan yazar, günümüzün en çok okunan kültür teorisyenleri arasında yer alıyor.
Byung-Chul Han’ın yazdığı Ötekini Kovmak, dijitalleşen dünyada mesafelerin kalmasıyla yankı odalarında yaşamaya başlayan bizlere ayna tutuyor. İçinde yaşadığımız dönemle ilgili yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu bilsek de bunların derli toplu bir şekilde tanımlandığı kitap, belki de bu nedenle ilgiyle karşılandı. Tanımlamanın gücünü net bir şekilde gördüğümüz Ötekini Kovmak, aynılaşan dünyanın insanlığın temel değerlerini bizler farkında olmadan bir bir erittiğini ortaya koyuyor.
“Ötekinin var olduğu zamanlar sona erdi. Gizem olarak öteki, baştan çıkarma olarak öteki, Eros, arzu, cehennem ve acı olarak öteki ortadan kayboluyor. Bugün, ötekinin negatifliği, yerini aynının pozitifliğine bırakıyor. Aynının aşırı çoğalması, toplumsal gövdeyi etkileyen patolojik değişikliklere sebep oluyor. Bünyeyi hasta eden şey, mahrumiyet ve yasaklama değil, aşırı iletişim ve aşırı tüketim; bastırma ve olumsuzlama değil, her şeye izin verme ve her şeyi olumlamadır. Zamanımızın patolojik alameti bastırma değil, depresyondur. Yıkıcı baskı ötekiden değil, içten gelir” cümleleriyle başlayan kitap, tüm bu çarpık düzenin faili olarak neoliberalizmi ve kapitalizmi işaret ediyor.
Neoliberalizmin kendisini sunarken sahip olduğunu iddia ettiği özgürlüğün bir pazarlama olduğunu söyleyen yazar, bu şekilde bizzat özgürlüğün sömürüldüğünü belirtiyor. Küresel iletişimin sadece aynı ötekilere ya da öteki aynılara izin verdiğinin altını çizen Byung-Chul Han, bu şekilde oluşan “like toplumu”nun insanın oto-erezyonunu sağladığını ifade ediyor.
“Küreselin şiddeti, gerçek bir dünya savaşı gibi ölümler ve mülteciler yaratır. Ticaretin dayattığı barış sadece geçici değildir, aynı zamanda coğrafi olarak da sınırlıdır. Refah bölgesi ya da aslında bir Banoptikon olarak refah adası, sınır çitleri, mülteci kampları ve savaş meydanlarıyla çevrilidir” diyen yazar, bugün dünyada yükselen aşırı sağ ve milliyetçilik akımların yarattığı yabancı düşmanlığına karşı bir toplumun medeniyet derecesinin misafirperverliğiyle ölçüleceğini söylüyor.
Hayatın makro sorunlarından mikro sorunlarına kadar hemen her alan hakkında sözü olan Ötekini Kovmak, sesin ve bakışın yok olmasıyla ortaya çıkan yalnızlaşmış narsist insanların durumunu hayatımızın vazgeçilmezlerinden biri olan selfie üzerinden şöyle anlatıyor:“Selfie-bağımlılığının da kendini sevmekle pek ilgisi yoktur. Yalnızlaşmış, narsisist benliğin boşta çalışmasından başka bir şey değildir. İnsan, içsel boşluk karşısında nafile bir şekilde kendini üretmeye çalışır. Yalnızca boşluk kendini yeniden üretir. Selfie’ler, boş biçimler içindeki kendiliktir. Selfie-bağımlılığı boşluk hissini keskinleştirir. Buna öz-sevgi değil, narsisist öz-referans yol açar. Selfie’ler, boşalmış, güvensizleşmiş bir benliğin güzel, pürüzsüz yüzeyleridir. Bugün insanlar, eziyet veren boşluktan kurtulmak için ya jilete ya da akıllı telefona uzanırlar. Selfie’ler, boş kendiliği kısa süreliğine gizleyen pürüzsüz yüzeylerdir. Ancak ters çevrildiğinde, kanayan yaralı sırtlarla karşılaşılır. Yaralar, selfie’lerin arka yüzleridir.”
Hem ele aldığı konular hem de üslubuyla öne çıkan Ötekini Kovmak, hacmi küçük kendi büyük olan kitaplardan. Yaşadığımız hayatın net bir şekilde tanımlanıp önümüze konulması zaman zaman rahatsızlık verse de dünyada yolunda gitmeyen çok şeyin olduğu ve belki de bu rahatsızlığı yaşamamız gerektiği ortada.
Ötekini Kovmak, aynılık cehenneminde kaygıyla debelenip depresyona giren, narsist kişiliğiyle öz-yıkımı yaşayan, bakıştan ve sesten uzak kaldığı için kendine yabancılaşıp bile isteye kendini ifşa eden, ötekinin adını duymaktan bile hoşlanmayan bugünün insanını ve düzenini başarılı bir şekilde önümüze koyuyor. Kitap, koca bir sistemi ve alışkanlıklarımızı değiştiremez belki ama “Ne yaşıyoruz ki biz?” dediğimizde bize ne yaşadığımızı anlattığı için dönüp dönüp bakacağımız bir eser olarak kitaplığımızdaki özel yerini alıyor.