Gülsen Solaker
31 Mart 2024’te yapılacak olan yerel seçimlere dört aydan az bir süre kala muhalefet ve iktidar kanadındaki partiler ittifak ya da ittifak olmasa da başta büyükşehirler olmak üzere bazı belediyeler için diğer partilerle iş birliği modelleri geliştirmeye çalışıyor.
CHP kurultayındaki genel başkanlık yarışını Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı kazanan Özgür Özel 14 Mayıs genel seçimi öncesinde kurulan Millet İttifakı’nın dağılmasının ardından yerel seçimler için iş birliğine gitme teklifini geçtiğimiz günlerde İYİ Parti’ye götürmüştü.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise teklifi partinin yetki kurulu olan Genel İdare Kurulu’nda (GİK) değerlendireceklerini belirtmişti.
İYİ Parti dün dört saat süren GİK’te aldığı kararla CHP’nin iş birliği teklifini reddetti ve 2024 yerel seçimlerine “hür ve müstakil” olarak gireceğini açıkladı.
Özel ise bugünkü grup toplantısında bu karara saygı duyduklarını ve İYİ Partililerin “iyi insanlar” olduklarını belirterek partinin üst yönetiminin olmasa da tabanının iş birliğini ve oylarını almaya yönelik konuştu. Özel, İYİ Parti’nin son kararına ilişkin şunları söyledi:
“Örgütümüzden talebim şudur; eski dosttan düşman olmaz. Sakın İYİ Parti bir karar verdi diye sıkıntımız olduğunu düşünmeyin. Bundan sonra ittifak arayışımızı toplumsal tabana yayacağız. İstanbul’a ihanet edenler İstanbul’a geri dönmesin diye, Ankara’yı parsel parsel satanlar dönüp kaldıkları yerden devam etmesin diye, Tayyip Bey helikoptere binip Arap şeyhlerine arsalarımızı pazarlamasın diye bütün milletimizle ittifak yapacağız. Bu yol, yürüyüş bizim tek başımıza yürüyeceğimiz bir yol değildir. Bütün milletimizi ranta, talana karşı halkçı belediyecilikte birleşmeye davet ediyorum.”
İYİ Parti teklifi reddetme süreci nasıl gelişti?
2019 yerel seçimlerindeki iş birliğinin mimarlarından olan İYİ Parti’nin bu kez CHP’nin teklifini reddetmesinin arkasında farklı nedenler yatıyor.
Toplantıda yapılan oylamada CHP’nin teklifi 14’e karşı 35 oyla reddedilirken böyle bir sonuç çıkmasında iş birliği yapılmasından yana olan isimlerin son dönemlerde partiden ayrılmasının de etkili olduğu belirtiliyor.
İYİ Parti Genel İdare Kurulu üyesi Bahadır Erdem ve İYİ Parti kurucularından eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz Kasım ayında partiden istifa etmişti. Erdem, istifasına gerekçe olarak İYİ Parti’nin ittifaksız yerel seçim kararını gösterirken Yılmaz ise “Hukukun dışına çıkmayacaktık. Türkiye’deki herkesin hakkını koruyacaktık, olmadı. Tam tersi oldu, her şey çöktü” demişti.
Bu iki ismin öncesinde ve sonrasında partiden “merkez sağ kimliğe yakın” başka isimler de ayrılmış, bu gelişmeler ve partinin yeni yapılanması ile yerel seçimde iş birliği ihtimalinin azaldığı yorumları yapılmıştı.
İYİ Parti CHP ile iş birliğine neden mesafeli?
Genel seçimlerde hem içinde yer aldıkları Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu’nun kazanamaması hem de parti olarak oy oranlarının düşmesi nedeniyle sarsıntı geçiren İYİ Parti’de her ne kadar genel başkanını değiştirmiş olsa da seçimin kaybedilmesine ilişkin CHP kadrolarına karşı suçlayıcı tavır ve kızgınlık devam ediyor.
Bu tepkili tavra Akşener’in genel seçimden önce adaylıklarını açıklamaları için talepte bulunduğu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın olumsuz yanıtları da dahil.
Ayrıca İYİ Parti’nin ittifaklar sistemi nedeniyle kendi parti kimliğini ve gücünü bir şekilde ortaya koyma fırsatı yakalayamadığını belirten İYİ Partililer, “Bundan önce genel seçimdi, kritik denildi. Şimdi de yerel seçim için ittifaka gidilmesi isteniyor. Partinin kendi gücünü hiçbir şekilde test etme fırsatı olmuyor” yorumu yapıyor.
Ancak Siyaset Bilimci İbrahim Uslu bir siyasi parti için haklı görülebilecek bu görüşün Türkiye’deki mevcut siyasi atmosfer açısından sakıncası olduğunu düşünüyor:
“Her parti müstakil bir tüzel kişilik. Dolayısıyla her birinin kendi politikalarını ve kendi kararlarını alma hakları tabi ki var. Fakat ortada bir de siyasal konjonktür ve koşullar var. Siz bu koşulların size dayattığı gerçeklikleri ya da zorunlulukları görmezden gelirseniz o zaman arzu ettiğiniz siyasal sonuçları da elde edemeyebilirsiniz.”
İYİ Parti’nin şu anda siyasi gerçeklikle kendi siyasi retoriği arasında bağ kuramadığını savunan Uslu, son genel seçimde İYİ Parti’nin herhangi bir büyükşehirde ilk iki parti arasında yer alamadığına dikkat çekiyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Yani İYİ Parti yerel seçimde başarılı olamayacağını kendisi de biliyor aslında. Bu nedenle ben bunu ‘kaybet-kaybettir’ stratejisi olarak nitelendiriyorum. Bu seçimde partinin hedefi kazanmak değil ama kurumsallaşmasını tamamlamak ve rüştünü ispat etmek.”
Uslu, “rüştü ispat etmek” için mutlaka çok yüksek bir oranda oy almak gerekmeyebileceğini söyleyerek buna örnek olarak Zafer Partisi ile Yeniden Refah Partisi’ni gösteriyor. “Bu iki parti de yüzde 2-3 oranında oy aldı ama artık kendilerini ispat ettiler” diyen Uslu, İYİ Parti’nin ise daha yüksek oy almasına karşılık henüz bunu başaramadığını belirtiyor.
HEDEP’in kararının ardından ne olur?
İYİ Parti’nin GİK kararı öncesinde bir başka kilit parti HEDEP’ten de yerel seçim açıklaması geldi.
HEDEP Sözcüsü Ayşegül Doğan, yerel seçime yönelik stratejiyi görüştükleri Merkez Yürütme Kurulu’nda (MYK) 81 ilin tamamında kendi adaylarıyla seçim yarışına girme eğiliminin çıktığını açıkladı. Doğan “Büyükşehirler de dahil olmak üzere Türkiye’nin her yerinde seçime kendi adaylarımızla girmek için hazırlanıyoruz. Bu eğilimi MYK’mızın önerisi olarak Parti Meclisimiz değerlendirecek” dedi.
HEDEP’in önümüzdeki günlerde Özel’e CHP Genel Başkanı seçilmesi nedeniyle nezaket ziyareti yapmak için randevu talebinde bulunmaya hazırlandığı belirtiliyor. Bu görüşmenin de nezaket ziyareti olmasına karşılık yerel seçimler için önemli olması bekleniyor.
Özel, Antalya kampındaki sohbette “HEDEP’in eş genel başkanları bana tebrik için ayrı ayrı telefon açmışlardı. ‘Ziyaretinize de gelmek isteriz. Halk buluşmaları takvimimiz yoğun, sonrasında bir randevu talep edeceğiz’ dediler. Onlar ‘Randevu talep edeceğiz’ dedikleri için bekliyoruz. Talep ettiklerinde randevu vereceğiz ve görüşeceğiz” demişti.
HEDEP Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları ise bugün Özel’le görüşüp görüşmeyeceklerine ilişkin soruya karşılık “Şu an için bir görüşme talebimiz yok ama biz siyasi partilerle ve toplumsal dinamiklerle, seçimleri konuşmak üzere herkesle görüşmeye hazırız” dedi.
AKP’nin HEDEP’in CHP’nin güçlü olduğu belediyelerde güçlü aday göstermesi karşılığında kayyum uygulamalarına son verilmesi ve bazı siyasi tutukluların serbest bırakılmasına sıcak baktığına yönelik bilgiler basında yer almıştı. HEDEP ise gizli pazarlıklar içinde olmadığını belirterek işbirliği ve ittifak yapacaksa bunu şeffaf kuracağını söylüyor.
Geçtiğimiz günlerde Ağrı’nın Patnos ilçesinde ihaleye fesat karıştırdıkları iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında bir süre tutuklu kaldıktan sonra eylül ayında tahliye olan Patnos Belediye Başkanı HEDEP’li Emrah Kılıç ve Eş Başkan Müşerref Geçer görevlerine iade edilmişti.
Bundan sonra ne olacak?
Son gelişmelerin ardından kulislerde muhalefet partileri arasında kapıların tamamen kapanıp kapanmadığı, farklı modeller olup olamayacağı ve iş birliği yapılmaması durumunda özellikle Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirlerin kaybedilme riski tartışmaları devam ediyor.
Muhalefetteki bazı kesimler 1994 yerel seçimlerine benzer bir durumun yaşanabileceği kaygısı yaşarken diğer bazı kesimler ise İmamoğlu ile Yavaş gibi isimler başta CHP’li belediyelerin kendilerini kanıtladığını ve 94 benzeri tablonun yaşanmayacağını savunuyor.
27 Mart 1994 yerel seçimlerine partiler çok parçalı şekilde kendi adaylarıyla gitmiş, Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’da, Melih Gökçek ise Ankara’da büyükşehir belediye başkanlıklarını az oy farklarıyla kazanmışlardı.
Uslu’ya göre CHP bundan sonra yoğun bir şekilde aday belirleme süreçlerine odaklanmalı ve partiler üstü, farklı partilerin tabanlarından da oy alabilecek isimler çıkartmalı:
“Bugünden sonra yönelinmesi gereken şey gerçek bir seçim mühendisliği. Oturup tek tek her bir seçim çevresini iyi analiz etmeleri ve her bir seçim çevresi için en uygun adayı üretmeleri, arkasından da en uygun strateji ile o adayın yarışı tamamlamaya çalışması gerekiyor.”
CHP Genel Başkanı Özel de partisinin son Antalya kampında “B planımız yok, iki tane A planımız var. Bir tanesi İYİ Parti kabul ederse ittifak görüşmelerini yapmak. Diğeri ise kabul etmezlerse adaylarımızı tespit edip sahaya çıkmak” diyerek benzer bir stratejinin ip uçlarını vermişti.
Kulislerde İmamoğlu’nun Eylül ayındaki açıklamalarında sarf ettiği “İstanbul ittifakı kurulur” minvalindeki sözlerinin de tabanda bir ittifaka işaret ettiği ve CHP’nin stratejisini bundan sonra böyle örebileceği belirtiliyor.